YILMAZ YAPIM
   
  YILMAZ YAPIM DERSLER
  anlatım biçmleri ve düşünceyi geliştirme yolları
 


ANLATIM BİÇİMLERİ VE DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI

ANLATIM BİÇİMLERİ

 

İnsanlar gördüklerini, duyduklarını, düşündükleri­ni, tasarladıklarını başkalarına anlatma gereği duy­muşlardır. Bu aktarmalarda insanın belli bir amacı vardır. Söyleyeceklerimizi amacımıza göre yönlendi­rir, biçimlendiririz. Amacımız, söyleyeceğimiz değiş­tikçe anlatım biçimimiz de değişir.

Anlatımdaki amaçları şöyle sıralayabiliriz:

*     Kavramları tanımlamak

*     Bir durum ya da karakteri incelemek

*     Bir düşünceyi aydınlatmak

*   Varlıkları belirgin özellikleriyle tanıtmak

*     Bir olayı aktarmak

*     Yerleşmiş duygu, düşünce, davranış ve kanıları değiştirmek

*     Gözlemlenen varlıkları başkalarının zihninde can­landırmak

*     Kişileri, tasarlanan olaylar içinde yaşatarak duygu ve izlenim kazandırmak

Bu amaçlara bağlı olarak dört anlatım biçimi kulla­nılır:

1.    Açıklayıcı Anlatım

2.    Tartışmacı Anlatım

3.    Betimleyici Anlatım

4.    Öyküleyici Anlatım

Bu anlatım biçimleri çoğu zaman tek başlarına kullanılmaz. Birkaçı bir arada bulunabilir.

 

1. AÇIKLAYICI ANLATIM

Her türlü konuya uygulanabilen bu anlatım biçi­cinde amaç bilgi vermek, herhangi bir düşünceyi ay­dınlatmaktır. Bu bakımdan en çok kullanılan anlatım biçimidir.

Açıklayıcı anlatım, üzerinde durulan konuyla ilgili 'Niçin?, Nedir?, Nasıl?" gibi soruların yanıtını verme­ye yarar.

Bu anlatım biçimiyle bir olay anlatılır, bir şeyin olu şu belirtilir, bir durum, davranış nedeniyle ortaya ko­nur, kavramlar tanımlanır, varlıklar belirgin nitelikleriy­le tanıtılır, düşünceler aydınlatılır.

Açıklama, bilgi verme amacı taşıdığı için ansiklo­pediler, ders kitapları, gazeteler, açıklamalı sözlükler, yemek tarifi kitapları... bu anlatım biçimini kullanır. Yi­ne bir düşüncenin aydınlanması amaç edinildiğinde makale, fıkra, deneme, eleştiri, röportaj... gibi yazı tür­lerinde bu anlatım biçimine diğerlerine oranla daha çok yer verilir.

Açıklamada bir konuyu berraklaştırmak, geliştir­mek, anlaşılır duruma sokmak ön planda olduğu için sanatlı kullanımdan kaçınılır.

Açıklayıcı anlatım biçimi uygulanırken tanımlama, karşılaştırma, örnekleme... gibi düşünceyi geliştirme yolları kullanılabilir.

ÖRNEKLER

1.    Milyonlarca kişi kitap okuyor, müzik dinliyor, tiyatroya sinemaya gidiyor. Neden? Belli ki kendisini aşmak istiyor insan. Gerçek anlamda insan olmak istiyor. Ayrı bir birey olmakla yetinmiyor; bireysel yaşamının kopmuşluğundan kurtulmaya, bireyciliğinin bütün sınırlarıyla onu yoksun bıraktığı ama yine de onu sezip özlediği bir dostluğa, daha anlamlı bir dünyaya geçmek için çabalıyor.

Bu paragrafta insanların kitap okuma, müzik dinle­me, sinema ve tiyatroya gitme nedenleri açıklayıcı an­latım biçimiyle veriliyor. Yazara göre bunların nedeni "insanın kendini aşma isteği, daha anlamlı bir dünya­da yaşama arzusu" dur.

2.    Ankara'daki yoksul halka parasız ilaç dağıtacak belediye eczanesi dün hizmete açılmıştır. Açılış
töreninde Belediye Başkanı, amacın, yoksul ve dar gelirli halka hizmet götürmek olduğunu belirtmiştir. Bu eczane, Belediye Sağlık İşleri Müdürlüğüne bağlı olacaktır. Eczaneden yararlanmak isteyenlerin, mahalle muhtarlarından yoksulluk belgesi almaları gerekmektedir. Söz konusu belge ile belediye hastanelerinin yazdığı reçetelerdeki ilaçlar hiçbir ücret alınmadan hastalara verilecektir.

Bu parçada da "belediyenin yoksul ve dar gelirli halka sağlık hizmetleri konusunda yapacağı çalışma" açıklanmıştır.      

2. TARTIŞMACI ANLATIM                

Bu anlatım biçimi, herhangi bir düşünceyi savunmak, okuyucuyu ya da dinleyiciyi bu düşünceye inandırmak amacıyla kullanılır.                                                        

Aslında tartışmacı anlatım, açıklayıcı anlatımın biçim değiştirmiş şeklidir. Bu anlatım biçimini açıklamadan ayıran yön, okuyucunun ya da dinleyicinin yerleşmiş kanılarını, düşünce ve davranışlarını değiştirmeye yönelmesi, savunulan düşüncenin doğruluğunu kanıtlamaya çalışmasıdır. 

Tartışmacı anlatım biçiminin uygulanabilmesi için öne sürülen önermenin tartışmaya, delillerle kanıtlanmaya uygun olması gerekir. Herkesin üzerinde anlaştığı bir düşünce bu yolla işlenmez. Ancak böyle bir düşünce yerleşmiş anlayışlara aykırı bir taraf bulunduğu
zaman tartışmacı anlatımla işlenebilir.

Tartışma, çok yaygın olarak kullanılan bir anlatım biçimidir. Örneğin deneme, fıkra, makale, söyleşi ve    eleştirilerde, roman ve öykülerde; konuşma ve konferanslarda kısaca görüş ayrılığını gidermek için yapılacak her türlü anlatımda yer alır.                                                                

Tartışmacı anlatım biçimini uygularken, düşünceyi geliştirme yollarından tanık gösterme, kanıtlama, örneklendirme... kullanılabilir.                                                  

ÖRNEKLER                                   

1. Günümüzde yaygın bir yanlış vardır: Bilimin kesin olduğu inancı; çağdaş yaşayışın, çağdaş uygarlığın değişmez temeli olan bilimsel kesinlik. Oysa sürekli bir değişikliktir bilimi var edip ayakta tutan.    Bilim bilgi üretir; bilimsel doğrulardır bunlar. Ancak bilim sonsuz bir yenilenme içindedir. Bilimde           öne sürülen her doğru, yanlış olduğu henüz kesinlikle belgelenmemiş olan doğrudur. Birtakım koşutlardan ötürü doğru sayılan bilgilerdir bunlar.           

Bu paragrafta yazar, mantık yoluyla bilimsel doğruların, henüz yanlışlığı belgelenmemiş doğrular olduğunu, her bilginin değişebileceğini kanıtlamaya çalışıyor.             

2. Kimi şair ve yazarlar, yazdıklarını anlayabilmek için okurların çaba harcamasını, zorlanmasını isterler. Bence bu, kendini beğenmişliktir. Yazdıklarımı anlayabilmek için okur zorlanacağına, onları  anlatabilmek için ben zorlanmalıyım. Bence okur bir kitabı, bir yazıyı okurken, salt anlamak için de­ğil, okuyup anladıktan sonra birtakım sonuçlar çı­karabilmek için çaba harcamalıdır.

Bu paragrafta da yazar, "bir yazar, anlatacağını açık seçik anlatmalı", düşüncesini kabul ettirme çaba­sındadır. İnandırıcı, etkileyici olmak için tartışmacı an­latım biçimini kullanmıştır.

3. BETİMLEYİCİ ANLATIM

Betimleme, varlıkları sözcüklerle görünür kılmadır. Betimlemede varlıkların duyu organları ile algılanan nitelikleri belirtileceği gibi bu niteliklerin iç dünyamızda uyandırdığı izlenimleri de yansıtabilir.

Bu anlatım biçiminde amaç, varlığı belirgin nitelik­leriyle tanıtmak, varlık hakkındaki izlenimlerimizi be­lirtmektir.

Betimleme, anlatıcının amacına göre iki gruba ayrılabilir:

A)    İzlenimsel (Sanatlı) Betimleme

B)    Açıklayıcı Betimleme

A) İZLENİMSEL BETİMLEME

Yazar, gördüklerini duygularının, düşüncelerinin etkisiyle betimler. Bu bakımdan kişisel kanı ve beğe­nileri ön plandadır. Yazarın amacı, varlıkların kendi­sinde bıraktığı kişisel izlenimleri duyurmak, başkaları­nın zihninde de aynı izlenimleri yaratmaktır. Bundan dolayı roman, öykü gibi sanatsal türlerde bu anlatım biçimi ağırlık kazanır.

Bu anlatım türünde yazar, varlığın nitelikleri ara­sında seçme yaparak en belirleyici olanları verir. Bun­ları ise üzerinde bıraktığı etkiye göre görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama duyularından birine ya da birkaçına diğerlerinden daha çok yer vererek anla-tır.

ÖRNEK SORULAR

1. Kenar mahalleler... Birbirine geçmiş, yaslanmış tahta evler... Kiminin kaplamaları biraz daha ka­rarmış, kiminin balkonu biraz daha eğrilmiş, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir. Hepsi hastadır; onları seviyorum; çünkü onlar­da kendimi buluyorum.

Bu parçanın anlatım biçimi, aşağıdakilerden hangisine bir örnektir?

A) Betimleme (tasvir)      B) Tartışma

C)  Açıklama                 D) Öyküleme

E) Örnekleme                                (1987/II)

 

ÇÖZÜM: Yazarın amacı, kenar mahallelerdeki evleri tanıtmak, onları okurun gözünde canlandırmaktır.   

 

Ancak yazar, tanıttığı evlerle kendisi arasında benzerlik kurarak, bu varlıkları duygularının etkisiyle betimlemistir.

YANIT : A  

 

2. Turna katarları geçiyordu gölün üstünden, gölgeleri maviye dönüşerek. Van Gölü, günün her anında bir renk cümbüşünde yunup arınıyordu. Bir bakmışsın, göl bir anda som turuncuya kesmiş. Bir           bakmışsın, gölün ucundan bir mor şimşeği girmiş,bütün gölü som mora boyayarak öteki ucundan

çıkmış, ak köpüklü dalgalarla bütün gölü süsleye-rek.  

 

Bu betimlemede bulunmayan özellik aşağıda-kilerden hangisidir?  

A) Doğa olaylarını kişileştirme

B)    Ayrıntılar üzerinde yoğunlaşma

C)    Görsel öğelere ağırlık verme                       

 

D) Doğayı devinim içinde yansıtma                  

E)  İşitsel öğelere yer verme                           

(1982/1)

ÇÖZÜM: Betimlemede insan dışındaki varlıklar ya da doğa olayları insana özgü nitelikleriyle anlatılarak     kişileştirilebilir. "Van Gölü, yunup arınıyordu." sözüyle  kişileştirme yapılmıştır.           Varlığa ait nitelikler (renk, biçim) ayrıntılarıyla verilebiiir, böylece görsel öğelere dikkat çekilmiş olur.          3u paragrafta "Göl mora kesmiş... som mora boyanarak... ak köpüklü dalgalar" gibi ifadelerle görsel ögelere yer verilmiştir.         Betimlemede varlıklar devinim içinde yansıtılabilir. Parçada "turnaların geçişi... gölün gün içindeki her anı, şimşeğin akması" devinim unsurlarıdır.     Yazar, Van Gölü'nün görünümünü ayrıntılarıyla  sunmuştur.      

Bu betimlemede bulunmayan özellik işitsel öğeler sesler, konuşmalar) dir. 

YANIT : E   

 

B) AÇIKLAYICI BETİMLEME                

Bu betimlemede yazar nesnel bir bakış açısıyla     

varlığa ait nitelikleri sıralar. Burada amaç, varlığı tanıt-        

mak, okura bilgi vermektir. Yazarın varlıklar karşısın­daki kanı ve beğenileri yer almayacağından dolayı bu betimleme yalnız görüneni belirleyen bir fotoğraftan farksızdır.

Açıklayıcı betimleme daha çok ders kitaplarında kullanılır (Coğrafya kitaplarında...).

 

ÖRNEK

Akdeniz Bölgesinin çatısı, Toros dağları tarafın­dan oluşturulmaktadır. Dağlar bazı yerlerde deni­ze çok sokulur, kayalık ve az girintili çıkıntılı bir kı­yı üzerine dikine inerler. Bazı yerlerde ise kıyı çiz­gisi ile dağ sıraları arasına Adana Ovası gibi geniş düzlükler girer.

Betimleme bir yazı türü değil, anlatım biçimidir. Ancak betimlediği varlıklara göre bazı gruplara ayrıl­maktadır:

1.    Kişi Betimlemeleri

2.    Hayvan Betimlemeleri

3.    Cansız Varlık (eşya) Betimlemeleri

4.    Doğa Betimlemeleri

Bütün bu varlıklar izlenimsel ya da açıklayıcı be­timleme ile verilebilir. Sınavlarda, çoğunlukla kişilerin karakter özellikleriyle ilgili sorular verilmektedir. Biz bu betimleme çeşitlerinden yalnızca kişi betimlemelerini işleyeceğiz.

 

 

KİŞİ BETİMLEMELERİ (PORTRE)

Kişilerin dış görünüşlerini (fiziksel) ve karakterleri­ni (ruhsal durum) tanıtan betimlemedir.

Kişi betimlemelerine portre denir. Portre; fiziksel portre ve ruhsal portre olarak ikiye ayrılır.

1.  Fiziksel portre: Kişilerin dış görünüşlerinin an­latıldığı betimlemedir. Betimlemede kişiyi, diğer kişi­lerden ayıran fiziksel özellikler belirtilir. Portresi çizilen kişi hakkında özel görüş ve izlenimler de verilebilir.

2.  Ruhsal portre: Kişilerin karakter özelliklerinin anlatıldığı betimlemedir.

 

ÖRNEK SORULAR                            

1. Sinema perdesinde dünyayı gülmekten katıltan bu adamın, aslında ne dokunaklı, ne derin, ne acılarla dolu bir ruhu ve bu ruhun o yüze ne hazin bir yansıması vardı. Milyonlarca insanın kim bilir ne        kadar şen şakrak diye tanıdığı bu adam, özel yasamında karamsar, mutsuz bir felsefe taşıyan, insanoğlunun trajedisini ta içinde duyan, "sonsuz bir üzgün"den başkası değildi.                               

Bu parçada nasıl bir insandan söz edilmektedir?   

A)    Duygularını başkalarına anlatmaktan kaçınan   

B)    Yaşadığı olaylar yüzünden insanlardan kaçan    

C)    Mutlu görünmesine karşın son derece mutsuz olan        

D)   Olaylara ve insanlara olumsuz bir yaklaşımla bakan

E)    Mutluluğu çektiği sıkıntılarda, acılarda arayan

(1990 / II)

ÇÖZÜM: Parçada tanıtılan komedyen, milyonlarca insanı güldürdüğü için mutlu ve neşeli bir kişi izlenimi bırakıyor herkeste. Ancak o aslında acılarla dolu bir ruhu olan, üzgün bir kişidir.      Bu sözlerle tanıtılan bir kişinin karakter özelliği mutsuz olduğu hâlde mutlu görünmesidir.   YANIT: C        

2. Yazılarımı bin bir güçlükle yazarım. Yazıp bitirdikten sonra hiçbir ferahlık duymam. Zira, o kadar sıkıntıyla, zahmetle meydana getirdiğim yazı, benim yazmak istediklerimin soluk bir gölgesi gibidir,  Onun için çok defa bunları nefretle bir yana atarım. Şunu da itiraf edeyim ki, eserlerim, kitap hâlinde ya da parça parça yayımlandığında büyük bir pişmanlık duyarım. Ama yazma gücümü ve daha iyiye ulaşma umudumu da asla yitirmem.         

Kendinden böyle söz eden bir yazar, aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?

A) Kusursuzu arayan             B) Zor beğenen    

C) Karamsar                     D) Kararlı                 

E) Açık sözlü

(1990/1)                                                          

 

ÇÖZÜM: Bu parçadaki yazar kişilik özelliklerini yarattığı eserler karşısındaki tutumu ile veriyor. Yaza­rın "Meydana getirdiğim yazı, yazmak istediklerin--soluk bir gölgesidir." sözünden "kusursuzu arayan" ve "zor beğenen" birisi olduğunu; "Yazma gücümü ve umudumu asla yitirmem." Sözlerinden

kararlı olduğu­nu ve "şunu da itiraf edeyim ki" sözünden "açık sözlü" olduğunu anlıyoruz. "Karamsarlık" yazarın özelliği olarak verilmemiştir.

 

 

4. ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM

Öyküleyici anlatımda düşünceler, olaylar aracılı­ğıyla anlatılır. Bu anlatım biçiminde amaç, olmuş ya da olabilecek bir olayı oluşuyla, gelişmesiyle vermekj okuyucunun da gözünde canlandırmaktır.

Öykülemede olay; kişi, zaman ve yer öğelerine bağlanarak verilir.

Bu anlatım biçimi, yazarın amacına bağlı olarak ikiye ayrılır:

A)    Açıklayıcı Öyküleme

B)    Sanatsal Öyküleme

A) AÇIKLAYICI ÖYKÜLEME

Bu öyküleme türünün amacı, gerçek bir olayı anlatarak okuyucuya bilgi vermektir. Açıklayıcı öykülemede sanat amacı ön planda değildir.

Anı, gezi yazısı, yaşamöyküsü (biyografi), tarih . gibi yazı türlerinde bu anlatım biçimine yer verilir.

ÖRNEKLER

1.    Ünlü şairin ölüm haberini radyodan işiten kişiler bir an sustular. Ne kadardır bu an? Bir saniye mi?O kadar işte! Sonra hiçbir şey olmamış gibi geçtiler gündelik konuşmalara. Bu kadarcıktı bir şairin,hem de tanınan, sevilen bir şairin ölümünün uyandırdığı yankı, tepki. Böyle mi olmalıydı? Yüreğimi burkan bu soru geldi, takıldı kafama.

Yazar, ünlü bir şairin ölümüne insanların gösterdi­ği tavrı gözlemlemiştir. Bunları da olay içinde yansıta­rak vermiştir.

2.    İşini olabilecek titizlikte yürütür, dükkânını tertemiz tutardı. Dükkânında her şeyin bir yeri vardı. Bir gün acele bir alışveriş anında, titrek parmaklarıyla toz şeker tartıyordu. Biraz ekliyor, terazinin dengesi bozulunca azıcık çıkarıyor, gene denk getiremeyince biraz daha katmaya özen gösteriyordu.

"Oluversin canım" dedim. "Ne titizleniyorsun?"
Gözlüklerinin üstüne kalkan kaslarıyla şaşarak
baktı: "Ama fazla veren eksik de verir."         

Bu paragrafta yazar "doğruluk" konusunu işlemektedir. Bu düşünceyi vermek için bir kişinin "tartı" konusundaki titizliğini oluş hâlinde, öyküleyerek anlatmıştır.    

 

B) SANATSAL ÖYKÜLEME                 

Olmuş ya da tasarlanmış olayların anlatımında kullanılan bir anlatım biçimidir. Sanatsal öykülemede amaç, okuru bir olayın içinde yaşatmak, onun duygu ve düşüncelerini zenginleştirmektir.   

Öykü ve roman gibi edebî türlerde kullanılan temel anlatım biçimidir.       

Bu anlatım biçiminde olay, kişi, zaman ve yer temel öğelerdir.       

Öykü, bir ana olayın etrafında gelişirken romanda
birden çok olay vardır. Olay, gerçek olabileceği gibi
tasarlanmış da olabilir. Ancak olayda gerçeğe benzer-  
lik aranır.                                                          

Kişiler insan dışındaki varlıklar da olabilir. Zaman      

genellikle bilinen geçmiştir. Yazar, zamanı tarih vere-

rek, mevsim, ay, gün belirterek ya da döneme ait       

özelliklerle (eşyalar, dil, kılık, kıyafet...) verebilir.     

Yer; dış ve iç mekânlar olarak yansıtılır. Dış mekânlar: meydan, sokak... iç mekânlar: kapalı yerler.   

Anlatıcı ya üçüncü tekil kişi (her şeyi bilen, gören  kişi) ya da birinci tekil kişi (olayın içinde yaşayan) ola­bilir. Bazen her ikisi bir arada verilebilir.

ÖRNEK

O sabah koşup dolabı açtığım zaman, dondum kaldım. Oyuncak bebeğim yerinde yoktu. Bebeği, annemle üstüne oturttuğumuz raf, katı bir yürekti sanki. Hemen anneme koştum; yeri süpürüyordu. Karşısında hiçbir şey söylemeden duruyordum. Durmuş, hep anneme bakıyordum. Annem ise durmadan yeri süpürüyordu. Bin yıl süpürdü, yüz bin yıl süpürdü o yeri; başını bir türlü kaldırmıyor­du. Sandım ki bundan böyle annem hep o daracık sofayı süpürüp duracak. Başını kaldırmayacak. Yüzüme bakmayacak. Bana, yiten bebeğimden hiç haber vermeyecek.

Bu parçada küçük bir çocuğun yaşadığı olay, oku­yucunun kafasında canlandırılacak bir biçimde anlatıl­mıştır. Okuyucu da bir an için kendini o eylemin için­de hissetmiştir. Kişi, zaman ve yer öğelerine bağlı ka­lınmıştır.

ÖRNEK SORU

Köyden kasabaya taşınmıştık. Cadde üstünde, sol tarafta bahçesi olan, beyaz boyalı bir ev satın al­mıştık. Bahçemizden, komşu bahçeden gelen kü­çük bir su yolu geçiyordu. Bu su, yan duvarın al­tından aşağıdaki bahçelere akıyordu. Bizim bah­çenin bir köşesinde ufak bir tel kümes vardı. Dip tarafta domates, biber, yeşil salata ekilmişti. Cad­de tarafında sardunyalar, pembe karanfiller, hanımelleri bulunuyordu.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangi­lerine başvurulmuştur?

A)   Açıklama - öyküleme

B)   Tartışma - betimleme

C)   Öyküleme - betimleme

D)   Açıklama - tartışma

     E)           Örneklendirme - öyküleme

(1991 / II)

ÇÖZÜM: Bu parçada bir kişinin yaşadığı olaylar, okuyucunun kafasında canlandırılacak biçimde anla­tılmıştır. Eylem içinde yaşatma söz konusudur. Bir metinde olayların, olguların, yaşantının aktarılmasına öyküleme denir. O hâlde paragrafta öyküleyici anlatım kullanılmıştır. Ayrıca anlatılanlar, okuyanın kafasında görünür kılınmış bahçe betimlemesi yapılmıştır. Hem betimleyici anlatım hem de öyküleyici anlatım bir ara­da kullanılmıştır.

YANIT: C

Paragraflarda duygu ve düşünceleri aktarırken an­lamı belirginleştirmek, daha iyi ve etkili kılabilmek için birtakım yollardan yararlanılır. Bu anlatım yollan hem yazının kolayca anlaşılmasını sağlar, hem de düşün­celerin kanıtlanmasına, inandırıcı kılınmasına yardım­cı olur.

Başlıca düşünceyi geliştirme yolları şunlardır:

 

1.

Tanımlama

2.

Örnekleme

3.

Karşılaştırma

4.

Tanık gösterme ve alıntılama

5.

Sayısal verilerden yararlanma

6.

Somutlama

7.    Soyutlama

8.    Benzetme

DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI

 

1. TANIMLAMA                            

Bir varlığı, bir kavramı temel niteliğiyle belirtmedir.         

Yazılarda çoğunlukla soyut kavramlar tanımlanır.   Yazar, okuyucunun kafasında sınırları tam çizilemeyen bu kavramları tanımlayarak hem kavrama bakış açısını verir hem de okurun kavrama gücünü artırır.       

Kimi zaman sözlüksel tanımlara başvurulsa da çoğunlukla, yazar tanımlayacağı şeye, yazdığı savunduğu düşünceye uygun bir tanım getirmeyi dener.                    

Tanım cümleleri ya "... denir."ya da "...dir."şeklinde biter. "Bu nedir?", "Kimdir?" sorusunun yanıtı tanım cümlesidir.                                                                      

"Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araçtır."cümlesinde dilin tanımı yapılmıştır.   

ÖRNEKLER                                   

1. Stendhal, 1804'te Pauline'e yazdığı bir mektupta          şöyle diyor:"... Gündelik sözcüklere verdiğimiz değişik anlamlar yüzünden yanlış yollara sürükleniyoruz. Sözcüklerin gerçek anlamlarını bulmaya çalışalım. Örneğin; "erdem" sözcüğünün büyük insan toplulukları için yararlı bir şeyler yapmak anlamına geldiğini düşünmek gerek. "Eğitim" sözcüğünün de kişioğlunun kafasını, ruhunu biçimlendirmek olduğunu bellemeli."  

Bu parçada "erdem" ve "eğitim" kavramları öznel bir biçimde tanımlanmaktadır.  

2. Halk, senin benim, bütün teklerin buluştuğu, damlaların gök, elin ayağın beden, akılla duygunun kafa olduğu değişik renk, ses ve kokuların kaynaştığı, birliğe vardığı yerdir.    

Bu cümlede halk, bireylerin maddi ve manevi bir birleşimi olarak tanımlanmıştır.  

ÖRNEK SORU                                

Korku bir ruh hâlidir, ikide bir gelip giden, bizi yoklayan, dengeleyen... Yüreklilik ise büyük korkular        önünde kendimizi yitirerek yaptığımız atılımdır. Her şeyi göze almak değildir, ölüme, tehlikeye     meydan okumak değildir, yapacak başka bir şey                                     

olmaması hâlidir.                                             

Bu parçada düşünceyi geliştirmek için daha çok aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?         

A) Betimlemeye           B) Tanımlamaya            

C) Karşılaştırmaya         D) Tartışmaya            

E) Örneklendirmeye                                        

(1981 / II)

                                                                      

ÇÖZÜM: Parça "korku"nun tanımıyla başlamış,arkasından "yüreklilik'ln tanımıyla devam etmiştir.
"Korku"nun tanımı "yüreklilik"! daha iyi kavramamız bakımından yapılmıştır.  

YANIT : B

2. ÖRNEKLEME

Soyut kavramları, düşünceleri belirgin kılmak için uygulanan bir anlatım yoludur.

Örnekleme soyut bir düşünceye somutluk katar, yazının anlaşılmasını kolaylaştırır. Bu nedenle en sık kullanılan anlatım yoludur.

Yazıdaki örnekler, yazarın okuduklarından, dinle­diklerinden seçilmiş olabileceği gibi yaşadıklarından, duyup gözlemlediklerinden de seçilmiş olabilir.

Yazıda bir sanatçı ya da eser adı verilerek de ör­nekleme yapılabilir.

ÖRNEK

Ben her okuduğum romanda asıl kendime yaklaş­tığıma inanıyorum. Her biri çok yanlı gerçeğimizi belli bir yandan açar bana. Neden söz ederse et­sin, beni, başkalarını, yaşamayı tanıtır. Balzac "Eugenie Grandef'i yazmasaydı, gecem gündü­züm bencillerle geçtiği hâlde nerden bilecektim bencilliği? "Kızıl ile Kara" olmasaydı benim de öz geçmişimden haberim olmayacaktı. Goste Ber-ling'le kuzeyi dolaşmasaydım, en soğuk geçen kışları bile sevmez, bahar gelince de toprağın coş­kusuna kapılmazdım ki.

Yazar, "Roman okumak, kişinin kendisini, başkala­rını, yaşamı tanımayı öğretir." düşüncesini bazı eserler­den öğrendiklerini örnekleyerek kanıtlamaya çalışıyor.

ÖRNEK SORU

Ankara, tarihin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. Bura­da kerpiç bir duvardan İyonya tarzında bir sütun başlığı fırlar; bir türbe merdiveninin basamağında bir Roma konsülünün şehre gelişini kutlayan bir baş görünür. Ahi Şerafettin'in türbesini, asırlardır Greko Romen aslanları bekler. Bu yüzden Aslan-hane adını alan caminin mihrabında Etilerin toprak ve bereket ilahesinden başka bir şey olmayan bir yılan, meyveler arasında dolanır. Yazar, parçanın ilk cümlesindeki savını inandı­rıcı kılmak için aşağıdakilerin hangisine özel­likle başvurmuştur?

A)    Örneklemelere ağırlık verme

B)    Öyküleyici anlatım yolunu seçme

C)    Konuyu tartışma içinde sunma

D)   Okurun hayal gücüne dayanma

E) Kanılarını öne çıkarma              (1982/11)

 

ÇÖZÜM: Parçanın ilk cümlesinde "Ankara'nın, ta­rihinin şaşırtıcı birleşimlerle (tertipleriyle) dolu" olduğu belirtilmektedir. Sonraki cümlelerde ise bu birleşimi oluşturan kültür kalıntıları tek tek sayılmakta, yani ör­neklendirilmektedir.

Böylece ilk cümledeki savı inandırıcı kılmak için örnekleme yöntemine ağırlık vermiştir.

YANIT: A

 

 

3. KARŞILAŞTIRMA

Herhangi bir düşünceyi açıklamak için iki varlık, iki kavram arasındaki benzerlik ya da karşıtlıklardan yararlanmaktır. Karşılaştırma da somutlaştırmayı sağ­layan bir yoldur.

 

ÖRNEK

Arı, on binlerce yıldır aynı işi en kusursuz biçimde yapar: Düzgün, geometrik ölçülerle peteğini örer ve topladığı bin bir çiçek tozundan, bir kimya laboratuvarının imbiklerinden daha üstün biçimde balı­nı süzer. Oysa insanoğlu uğraştığı on binlerce işi binlerce yıldır giderek geliştirmekte ve hâlâ en ku­sursuza ulaşmaya çalışmaktadır, işte insan budur.

Bu parçada insanla arı karşılaştırılarak verilmiştir. Bu karşılaştırmadan "İnsanoğlu, uğraştığı işi giderek geliştirmekte ve kusursuzluğa ulaşmaya çalışmakta­dır." ana düşüncesine ulaşılmıştır.

ÖRNEK SORU

İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların ürün ve buluşların kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dün­yasında buna benzer bir olay yoktur; eğitim gör­müş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez.

Bu paragrafın anlatımında aşağıdakilerden hangisi daha ağır basmaktadır?

B) Kanıtlama D) Karşılaştırma

A)Benzetme C) Örneklendirme E) İlişki kurma

(1981 /1)

ÇÖZÜM: İnsanda bilginin kuşaktan kuşağa akta­rıldığı o nedenle insanlığın sürekli ilerlediği, oysa hay­vanlarda bu olguların söz konusu olmadığı anlatılmış, insan ile hayvan arasında karşılaştırma yapılmıştır.

YANIT : D

 

Karşılaştırma üç biçimde yapılır;

A) Benzerliklerden Yararlanma

Varlık ya da kavramların yalnız benzeyen yönleri ele alınarak karşılaştırma yapılır.

 

ÖRNEK

Andre Maurais'ya göre hikâye, romandan çok ti­yatroya yakın bir türdür. Tiyatro gibi onun da sağ­lam bir çatıya, örgüye, becerikli bir sona, kısacası bir "perde"ye ihtiyacı vardır. Hikâyeden film çıkar­mak, romandan film çıkarmaktan daha kolay de­ğildir.

Bu parçada öykü ile tiyatronun benzer yönleri sıra­lanarak karşılaştırma yapılmıştır.

 

B) Karşıtlıklardan Yararlanma

Varlık ya da kavramların yalnız karşıt yönleri ele alınarak karşılaştırmaya başvurulur.

 

ÖRNEK SORU

Edebiyatın konusu insandır, doğadır; edebiyat bü­tün olanaklarıyla insanı tanıtmaya yönelmiştir. Eleştirinin konusu ise eserdir; amacı eseri tanıt­mak ve değerlendirmektir. Edebiyatta dolaysız bir yaratma söz konusudur. Eleştirmen ise dolaylı ya­ratan kişidir. Yargılanan bir eser olmadıkça eleşti­ri de olmaz.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisi ağır basmaktadır?

B) Karşılaştırma D) Tartışma

A) Örneklendirme C) Tanımlama E) Öyküleme

(1988/11)

ÇÖZÜM: Bu parçanın anlatımında kullanılan yön­tem "karşılaştırma"dır. "Edebiyat" ile "eleştiri" konula­rı yönünden; "edebiyatçı" ile "eleştirmen" yaratmada­ki nitelikleri yönünden karşılaştırılmıştır. Bu karşılaş­tırmada ayrı yönler ele alınmıştır.

YANIT: B

 

C) İlişki Kurma

İki olay ya da iki durum arasındaki benzerlikten yararlanarak düşüncenin somutlaşması sağlanır.

 

ÖRNEK

Okulda iken tahta sıraların üstüne isimlerini çakıy­la kazıyan arkadaşlarımız vardı. Bir gün bunlardan birisine:

-        Ne işe yarayacak bu? diye sormuştum. Küçü­cük bıçağın ucuyla tahtayı oymaya devam ederek düşünmeden cevap verdi:

-        Hiiçç... yarına kalır.

Günlerden bir gün Persespolis'i geziyordum. Şeh­rin girişindeki aslanlı kapının duvarında isimlere rastladım. Bunlar, vaktiyle harabeleri gezmeye gelmiş her milletten gezginlerdi. Herkes zamanla yumuşamış taşlara kendi adını kazımıştı. Bunlar­dan tarihin büyük duvarlarına tutunmak isteyen in­sanların duygularını gördüm. Sanırım içlerinden birini okul arkadaşım gibi yakalayıp davranışının sebebini sormak mümkün olsaydı, aynı cevabı ve­recekti.

-    Hiiçç.... Yarına kalır.

Bu parçada "bilinçli" olmamakla birlikte sözün uçup gideceğini, ama yazının, böylece insanın yarına kalacağını düşünenlerin davranışı verilmektedir. Ya­zar, arkadaşı ile gezginlerin davranışlarındaki benzer­likleri arasında ilişki kurarak düşüncesini sunmuştur.

 

 

4. TANIK GÖSTERME VE ALINTI YAP­MA

Bir düşünceyi savunmak, doğruluğunu kanıtlamak için aynı görüşü paylaşan, destekleyen bir kişinin -ki­mi zaman karşıt görüşün yanlısı bir kişi de olabilir— yazılarından veya konuşmalarından alıntı yapmaktır. Tanıklığına başvurulan kişinin sözü edilen konuda yetkin olması gerekir. Yazar, bu yetkin kişinin sözünü ya kendi sözü hâline getirir (dolaylı anlatım) ya da sö­zünün tamamını veya bir bölümünü tırnak içinde vere­rek kullanır (doğrudan anlatım).

Tanık gösterme iki yolla gerçekleşir: Yazar, ya ta­nığın sözünden yola çıkarak, onun inandırıcılığına da­yanıp düşüncelerini geliştirir ya da kendi görüşünü be­lirttikten sonra tanığa başvurarak düşüncesini inandı­rıcı kılmaya çalışır. Tanık gösterme atasözleriyle de yapılır.

       ÖRNEK SORU

Andre Gide bir yazısında şöyle der: "Sanatçının  konusu insandır. Bir insanın yaşamı o insanın düşlerinin de kaynağıdır." Bu söze katılıyorum. ; Çünkü yaşananlarla düşler iç içedir. Sanatçı, ya­zar, ozan da insan yaşamını, insan düşlerini bir  yapıtta gerçeğe dönüştürendir. Başkasına, gele-; ceğe bakandır. Kendi yaşadıklarına, düşlerine herkesi ortak edendir.

 Bu parçada yazarın, Andre Gide'den bir alıntı  yapmış olmasının nedeni aşağıdakilerden        özellikle hangisi olabilir?

A) Anlatımına akıcılık kazandırma

B) Okuyucunun ilgisini çekme

C) Sanatçı konusundaki görüşlerini inandırıcı kılma

D) Karşıtlıklardan yararlanarak düşüncesini geliş­tirme

E) Yaşamla sanat eseri arasındaki ilişkiyi kanıtla­ma

         (1981 / II)

ÇÖZÜM: Bu paragrafta yazarın düşüncesi şudur:"Sanatçı insanı konu alır ve onun yaşamını, düşlerini bir yapıtta gerçeğe dönüştürür." Bu görüşünü inandırıcı kılmak için, Andre Gide gibi ünlü bir sanatçının aynı konudaki bir sözünü paragrafına katıyor, görüşün doğru olduğuna bir kanıt olarak kullanıyor. Cevap bu yüzden C ' dir.

                                                              YANIT : C

Yazıda tanık göstermeye ve alıntılamaya başvurulmasının nedeni, öne sürülen düşüncenin inandırıcı olmasını, kanıtlanmasını sağlamaktır. Bu yüzden atasözleri, özdeyişler ve bazı özlü sözler düşünceyi inandırıcı kılmak için kullanılabilir.

 

 

ÖRNEK

Herkesi her yönüyle bağışlamak bir bakıma herke­si kendinden küçük görmek, kendini herkesten bü­yük görmek değil midir? Küçüktür, ne yaptığını, ne dediğini bilmez, bağışla; diye diye kişi kendini ne kadar çok yüceltir. Atalarımız boşuna dememişler: "Bağışlamak büyüklüğün ünündendir." Dahası herkesi bağışlamak, biraz olsun tanrısallık, insanüstülük sınavında bulunmak değil midir?

Yazar bu paragrafta düşüncesini inandırıcı kılabil­mek için atasözünden yararlanma yoluna gitmiştir.

 

5.       SAYISAL VERİLERDEN YARARLANMA

Düşüncelerin kanıtlanması, inandırıcı kılınması i-çın araştırma sonuçlarından yararlanma yoluna gidilir.

İstatistiklerin -sayılara karşı beslenen güvene bağ­lı olarak- inandırıcı etkisi, savunulan düşüncelerin sa­yısal verilerle desteklenmesini getirmiştir.

Güvenilir kaynakların sunduğu verilerin kullanıl­ması yazarın inandırıcılığını büyük ölçüde artırır. An­cak genelleşmiş istatistik bilgiler ve kasıtlı olarak veri-tenler güvenirliği sarsar.

ÖRNEK SORU

(I) Dünyanın en güzel, en lezzetli inciri Türkiye'de yetişir. (II) Yıllık üretim 185 bin ton civarındadır. (III) Kalkınabilmemiz için bu üretimi daha da artır­malıyız. (IV) Öteden beri dışa sattığımız mallar arasında incir önemli bir yer tutar. (V) Bu da incir­lerimizin dış ülkelerde nasıl arandığını gösterir.

Bu paragrafı oluşturan cümlelerden hangileri, ötekilere göre daha kesin bir biçimde ve kolay­lıkla kanıtlanabilir yargılar niteliğindedir?

A) I. ile V.        B) I. ile IV.        C) I. ile III.

D) II. ile V.        E) II. ile IV.

(1981 /I)

ÇÖZÜM: İncir'in yıllık üretiminin 185 bin ton oldu­ğu sayısal verilerden yararlanarak kanıtlanabilir. Yine incirin dışa satılan maddeler arasında önemli bir yer tuttuğu da sayısal verilere bakılarak tespit edilebilir.

YANIT : E

6. SOMUTLAMA

Soyut kavramları benzetme yoluyla açıklamaktır. Kavram, benzetilen varlığın bazı nitelikleriyle kavratıl-maya çalışılır. Bu yolla kavram zihinde canlanır, görü­nürlük kazanır.

Örnekleme, tanımlama, karşılaştırma gibi düşün­ceyi geliştirme yollarında somutlamaya başvurularak düşünce kolayca kavratılır.

ÖRNEK

Benim ruhum hava ile dolu bir şişeye benzer. Bu şişe hiçbir zaman hayat kaynağı olan oksijenden mahrum kalmaz. Bu şişenin içindeki havayı bir bo-şaltgaç ile istediğiniz kadar boşaltmaya çalışınız, yine içinde biraz olsun oksijen kalır. Ruhumun ka­nına can veren manevi oksijen de "ümit'tir.

Soyut bir kavram olan ümit, oksijene benzetilerek somutlaştırılmıştır.

 

 7. SOYUTLAMA

     Düşünceleri; somut kavramlara, soyut anlamlar vererek açıklamaktır.

  Soyutlama yoluyla anlam yoğunlaştırılır. Okurun bilgi ve yaşam birikimine bağlı olarak yorumu sağlanır. Kavramın netleşmesi, okurun çağrışımına bağlıdır. Bu yol daha çok şiirde kullanılır.

    ÖRNEK

   Saat Çini vurdu birden: pirinççç

Ben gittim bembeyaz uykusuzluklardan

Kasketimi üstüne eğip acılarımın      

Sen yüzüne sürgün olduğum kadın

Karanlık her sokaktaydın gizli bir köşedeydin

 

8. BENZETME

 

Çoğunlukla cümle düzeyinde kullanılan, anlamı zenginleştirmeyi amaçlayan bir düşünceyi geliştirme yoludur. Paragrafın içinde yer yer bulunur, anlatıma güç katar.

       Benzetme, aralarında benzerlik olan iki şeyden benzerlikçe zayıf olanı güçlü olanla anlatmaktır.

*   Erkenden yağan yoğun kar, sanki beyaz bir ölümdü.*   Bu olaydan sonra kendimi kuş gibi hafif hisse-diyorum.

 *Bülbülün güle kavuşması gibiydi iki sevgilinin
buluşması.

 * Güneş bu sabah, dalından koparılmış taptaze portakalı andırıyor

 
 
  49441 ziyaretçi (69311 klik) kişi YILMAZ YAPIM COMPANY  
 
YILMAZ YAPIM Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol